Ankara’nın kültürel tarihine tanıklık eden Büyük Tiyatro, geçmişten bugüne birçok dönüşümle birlikte Cumhuriyet'in sanat mirasını yaşatmaya devam ediyor. Şevki Balmumcu’nun modern mimari anlayışıyla 1933 yılında “Sergi Evi” olarak tasarlanan yapı, zamanla kültür ve sanatın kalbinin attığı bir opera sahnesine dönüştü. Altındağ ilçesinde konumlanan ve başkentin sembol yapılarından biri olan Büyük Tiyatro, bugün hala sanatseverlerin göz bebeği konumunda.
Millî İktisat ve Tasarruf Cemiyeti’nin 1933 yılında açtığı yarışmayla temelleri atılan yapı, modernist çizgileriyle öne çıkan mimar Şevki Balmumcu'nun projesi olarak hayata geçti. Bir sergi evi olarak kullanılan bina, 1946 yılında opera salonuna dönüştürülme kararının ardından ciddi tartışmaları da beraberinde getirdi. Balmumcu'nun modernist tasarımı, Alman mimar Paul Bonatz tarafından İkinci Ulusal Mimarlık Akımı’na uygun şekilde yeniden şekillendirildi. Bu dönüşüm, orijinal yapıdan uzaklaşırken mimari eleştirilerin de odağı oldu. Balmumcu’nun itirazlarına rağmen bina, 1948 yılında “Opera Sahnesi” olarak kapılarını açtı.
1948 YILINDA KAPILARINI AÇTI
Opera binası olarak yeniden açılan Büyük Tiyatro, Türk sanat tarihine damga vuran önemli isimlerin eserleriyle açılışını gerçekleştirdi. Ahmed Adnan Saygun’un üç perdelik “Kerem” operası dünya prömiyerini burada yaptı ve Cumhuriyet tarihinin ilk büyük ulusal operası olarak tarihe geçti. Cemal Reşit Rey, Ulvi Cemal Erkin ve Necil Kazım Akses gibi değerli bestecilerin eserleri de açılış gecesinde yankılandı.
Ankara’nın ilk sergi evi olan ve zamanla tiyatro ile operanın birleştirici sahnesine dönüşen yapı, günümüzde Ankara Devlet Opera ve Balesi ile Ankara Devlet Tiyatrosu’nun ortak kullanımında. Mimarisiyle dönemin izlerini taşıyan bina, hem modernist çizgilerin hem de revaklı tasarım detaylarının birleştiği eşsiz bir örnek. Bahçesinde yer alan Leyla Gencer, Muhsin Ertuğrul ve Cüneyt Gökçer heykelleri ise Türk sanatının ustalarını ziyaretçileriyle buluşturuyor.