Türkiye gerek orman kaynakları gerekse tarımsal kaynaklar bakımından zengin biyokütle potansiyeline sahip. Ancak, tarım ve hayvancılığın yayın olduğu başkentte, hayvansal atıkların geri dönüşümünde yaşanan olumsuzluklar, toprak sağlığını ve besin üretimini de doğrudan etkiliyor. Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Ayten Namlı, hayvansal atıkların geri dönüştürülmesi hakkında önemli açıklamalarda bulundu.
“HAYVANSAL ATIKLARIN KÜÇÜK BİR KISMI DÖNÜŞTÜRÜLÜYOR”
Başkent Ankara’nın özellikle Polatlı gibi dış ilçelerinde hayvancılığın yoğun olarak yapıldığını belirten Prof. Dr. Ayten Namlı, bu bölgelerde milyonlarca ton hayvansal atığın sadece küçük bir kısmının geri dönüştürüldüğünü ifade etti. "Gübreyi doğal hayata kontrolsüz bir şekilde bıraktığımızda, çevreye zarar vermekle kalmıyoruz; aynı zamanda hastalıkların yayılmasına da zemin hazırlıyoruz" diyen Namlı, bu durumun çevre ve insan sağlığı açısından ciddi bir tehdit oluşturduğunu söyledi.
BULAŞICI HASTALIKLAR YAYILIYOR
“Hayvansal atıklara genellikle bir kirlilik kaynağı olarak bakıyoruz. Bu atıklar gerçekten kontrolsüz bir şekilde çevreye bırakılıyorsa, durum gerçekten endişe verici hale geliyor” diyen Namlı, hayvansal atıkların toprağa ve araziye kontrolsüz şekilde salındığında, su kaynaklarını kirlettiğini ve bu kirliliğin su kaynaklarından toprağa geçip çevre ve insan sağlığını tehdit ettiğini açıkladı.
Suyu ve toprağı doğru bir şekilde yönetebilmek için hayvansal atıkları geri dönüştürerek kontrol altına alması gerektiğini ifade eden Namlı, “Toprağa taze olarak bıraktığımız hayvansal atıkların çevre kirliliğini artırdığı açık bir gerçek. Ayrıca, gübreyi kontrolsüz şekilde doğaya bıraktığımızda, çevreye zarar vermekle kalmıyor, aynı zamanda birçok hastalığı da beraberinde getiriyoruz. Bu durum, bulaşıcı hastalıkların yayılmasına neden oluyor” diye konuştu.
“HASSASİYET GÖSTERİLMELİ”
Türkiye’de büyük bir hayvansal atık yönetim sorunu olduğunu ifade eden Namlı, açıklamalarına şu ifadelerle devam etti:
“Hayvan yetiştiriciliğinde hastalıkların önlenmesi veya hayvanların büyümesini desteklemek amacıyla antibiyotikler sıklıkla kullanılıyor. Ancak antibiyotiklerin yüzde 60 ila yüzde 90’ı orijinal formunda hayvansal atık yoluyla doğaya salınıyor. Eğer bu atıklar uygun şekilde işlenmezse, toprağımızı, suyumuzu ve dolaylı olarak gıdamızı kirletiyor. Bu durum, çevre sağlığı açısından göz ardı edilemeyecek kadar ciddi bir sorun.
Bu atıklar bir yandan çok kıymetli bir organik yapı içeriyor, ancak diğer yandan doğru yönetilmezse topraklarımızı ve su kaynaklarımızı ciddi şekilde kirletebiliyor. Bu noktada, yetkili otoritelerin hayvansal atıkların yönetimi konusunda gereken hassasiyeti göstermesi büyük önem taşıyor.”