Prof. Dr. Kocaman, İHA muhabirine yaptığı açıklamada, tatlandırıcıların hem sentetik hem de doğal olarak kullanılabildiğini ifade etti. Ksilitol'ün üzerinde yapılan bilimsel çalışmaların, bu tatlandırıcının kardiyovasküler hastalıklara yönelik sebep-sonuç ilişkisinin incelenmesini kapsadığını kaydetti.
Yapılan araştırmalarda, ksilitolün trombositleri aktive edip etmediğinin kontrol edildiğini aktaran Prof. Dr. Kocaman, "Bizim kan damarlarının içerisindeki pıhtılaşmanın başrolünde trombositler var. Mikroskop altında yapılan in vitro çalışmalarda, ksilitolün trombositleri aktive ettiği gözlemlendi" dedi.
Kocaman, ksilitolün şu anda neredeyse tüm gıda sanayisi tarafından kullanılan bir tatlandırıcı olduğunu belirterek, bu durumun halk sağlığı açısından önemli riskler taşıdığını vurguladı.
BUNLARI GIDA OLARAK ALDIĞINIZDA NORMALDE VÜCUTTA OLANIN TAM BİN KATI, KANDA DOLAŞIYOR
“Bu yapay ve doğal olanların bir kısmı zaten vücutta yapılabiliyor” diyen Kocaman, sözlerine şöyle devam etti: “Bunları gıda olarak aldığınızda normalde vücutta olanın tam bin katı, kanda dolaşıyor. O kanda dolaşan miktarların plateletleri aktive edip etmediği de kontrol edilmiş. Maalesef bu da aktive ediliyor. Siz bir tane tatlı yediğinizde bu gıda tatlandırıcıları içeren kanınızda normalin bin katına ulaşıyor ve bunları günde birden fazla tüketenlerle, bir kere tüketenler arasında da trombositin aktivasyon düzeyleri de farklı. 3-4 kere tükettiğinizde kanda daha da yükseliyorlar ve o anda kanın pıhtılaşma riskini arttırıyorlar. Görmüşler ki bu teorik, bir laboratuvarda da insan kanı da birbiriyle örtüşüyor. Kesin bugün bir tane tatlandırıcı aldığınızda kalp krizi sizde de olacak diye bir şey söylemiyoruz. Fakat, 2 bin kişide karşılaştırdığınızda bunların içerisinde bazılarının zaten trombositlerin pıhtılaşmaya eğilimi var. Üstüne bir de bunu eklediğiniz zaman işte bu kardiyovasküler olaylarının arttığını istatistiksel olarak da görüyoruz ki bu 1,5 kat olduğunu görürsek yüzde 50’lik bir artıştan bahsediyoruz.”