Polatlılı üretici Muzaffer Atik: “Köylü ekiyor, üretiyor, zarar ediyor!” Polatlılı üretici Muzaffer Atik: “Köylü ekiyor, üretiyor, zarar ediyor!”

Türkiye, 22 Kasım 1968'de modern tıbbın önemli dönüm noktalarından birine şahitlik etti. Ülkemizdeki ilk kalp nakli operasyonu, Türkiye Yüksek İhtisas Hastanesi’nde Dr. Kemal Bayazıt tarafından başarıyla gerçekleştirilirken, sadece dört gün sonra İstanbul Göğüs Cerrahi Merkezi'nde Dr. Siyami Ersek ikinci operasyonu yaptı. Ancak her iki hasta da erken dönemde hayatını kaybetti. Bu, tıp dünyasında kalp nakli alanında karşılaşılan zorlukları ortaya koyan çarpıcı bir başlangıç oldu.

Dünyanın pek çok yerinde rejeksiyon (organ reddi) ve enfeksiyon komplikasyonları nedeniyle kalp nakli çalışmaları bir dönem duraksama yaşadı. Ancak Shumway ve ekibi, Ocak 1968 ile Nisan 1981 arasında gerçekleştirdikleri 227 kalp nakli ile bu alandaki umut ışığını sürdürdüler. Transvenöz endomyokardiyal biyopsi gibi teşhis yöntemlerinin geliştirilmesi ve bu örneklerin histolojik sınıflamaları, rejeksiyonun anlaşılmasında önemli ilerlemelere yol açtı.

1980 yılında Cyclosporin-A adlı immünosupresif ilacın kullanıma girmesi, kalp nakillerinin seyrini tamamen değiştirdi. Bu gelişme sayesinde, rejeksiyon oranları düşerken yaşam oranları %80'e kadar yükseldi. Böylece kalp nakli, deneysel bir prosedürden son dönem kalp yetmezliğinde etkili bir tedavi yöntemine dönüştü.

1988 yılına gelindiğinde Uluslararası Kalp Transplantasyonu Birliği’nin raporlarına göre son 5 yılda dünya genelinde 3.623 kalp nakli gerçekleştirildi. Sadece 1987'de yapılan 2.200 nakil, bu tedavi yöntemine duyulan güvenin arttığını ve daha geniş bir hasta kitlesine ulaşıldığını gösterdi.

Muhabir: TUĞBA AKKESEN