Tarımsal alanda pek çok dünya ülkesinden daha çok toprağa, verim açısından zengin ürün yapısı ve çiftçi yeteneklerine sahip bir ülkeyiz.
Ama bir türlü de bırak kendimize yetmeyi üzerine sürekli tarımı dışlayan, geliştirmeyen ve çiftçilerin giderek batak haline dücştüğü bir ortamında tek yaratıcıyız.
Bir ülke her alanda gelişimini tamamlamak zorunda değil.
Gelişmek için önce bir dalda gelişmişliği sağlamak ve ardından başka taraflara yönelmek neden yanlış olsun?
Tarım sekterönü geliştirerek, baştan aşağı kendimize yetmenin yanında Dünya geneline hitap eden bir tarımsal gelişmeyi sağlamamız Türkiye açısından son derece önemli.
Bunu sağladığımızda neler olur bir düşünün?
Hayal edin!
İngiltere gibi tarımsal topraklarının toplamının Konya kadar bile olmadığı ama tohumu Dünya geneline pazarladığı bir ülke.
İsrail yeni hibrit ürünler ile her türlü iklim şartına uygun tohumları Dünya’ya pazarlayan bir ülke.
Amerika, kendi içinde buğdaydan tutunda her türlü ürünü kendi içindeki çiftçilerini destekleyerek toplu üretime verdiği teşvikler sayesinde, ülke ihtiyacının iki katını üreterek ürünleri dışarıya pazarlayan bir ülke.
Çin, bizim kadar sulak araziye sahip olmasına rağmen yetiştirdiği belirli ürünlerdeki kalitesinden asla taviz vermeden sağladığı üretim ile tüm Dünya’ya en az 5 kalem tarımsal ürünü pazarlayan lider ülke konumunda.
Türkiye neden bu listenin içinde yok?
Oysa İngiltere’den daha fazla araziye, İsrail’den daha yetenekli tarımsal bir bilimsel atyapıya, Amerika’dan daha kaliteli ve fazla ürün üretebilecek imkanlara ve Çin’den daha iyi bir pazar alanına sahip bölgesel konum olarak.
Üstüne Türkiye’de bilimle neredeyse Anadolu’nun feth edilişinden bu yana süre gelen bir çiftçilik tecrübesine sahip.
Tüm bunların ışığında şapkamızı ne zaman önümüze koyup, tarımsal üretim de lider ülkelerin arasına ne zaman gireceğiz?