İstanbul Kozyatağı Kültür Merkezi’nde düzenlenen Türk Dünyası Tarihi Konferansları, soğuk havaya rağmen büyük bir katılım aldı. Etkinlikte Türklerin ataları, göç yolları ve tarih boyunca Avrasya coğrafyasındaki hareketlilikleri masaya yatırıldı.
PEK ÇOK ÇALIŞMA ORTAYA KONULDU
Türkiye, Azerbaycan ve Kazakistan’dan gelen akademisyenler, sivil toplum kuruluşları temsilcileri ve Türk dünyası üzerine çalışmalar yapan uzmanlar, konferansa katıldı. İstanbul’un farklı ilçelerinden gelen araştırmacılar ve yazarlar da etkinliğe ilgi gösterdi. Konuşmalar, katılımcılara Türk tarihinin derin kökleri ve kültürel mirası hakkında önemli bilgiler sundu. Konferans, Türk dünyasının ortak geçmişine dair bilimsel diyalogların geliştirilmesine olanak tanıdı ve geleceğe yönelik değerlendirmelerle Türklerin tarih sahnesindeki rolüne dair pek çok akademik çalışma ortaya koydu.
Tarih ve antropoloji alanlarında uzman akademisyenler Prof. Dr. Semih Güneri ve Doç. Op. Dr. Tuğrul Kihtir, katılımcılara zengin bilimsel bir perspektif sundu. Kihtir, Türklerin tarih sahnesindeki etkisini ve genetik araştırmalarla ortaya çıkan yeni bulguları aktarırken, Türklerin tarihsel süreçteki ayrışmalarını da derinlemesine inceledi.
Doç. Op. Dr. Tuğrul Kihtir, konuşmasında Türklerin dünya tarihindeki etkisini vurgulayarak genetik araştırmalarla ortaya çıkan yeni bulguları paylaştı. Türklerin tarihsel süreçteki köklü etkilerine dair yaptığı değerlendirmelerde, özellikle Türklerin kökenlerine dair genetik analizlerin ışığında büyük bir dönüşüm yaşandığına dikkat çekti. Bu araştırmaların, Türklerin tarih boyunca pek çok coğrafyada varlık gösterdiğini bilimsel olarak kanıtladığını belirtti.
Kihtir, Çin medeniyetinin kökenlerini ele alırken, Türklerin bu medeniyetin şekillenmesinde oynadığı kritik rolü vurguladı. Çinlilerin MÖ 2300 civarında medeniyet inşa etmeye başladığını ve bu süreçte Türklerden at kullanımı, silah teknolojisi ve pantolon kullanımı gibi önemli bilgileri öğrenerek büyük bir güç kazandıklarını söyledi. Tarımla geçinen toplumların, Türklerin hayvancılıkla geçinen ve protein ağırlıklı beslenen savaşçıları karşısında uzun süre direnemediğini ifade etti.
Kihtir, “Türk kelimesi sadece Anadolu’da yaşayan insanları kapsamaz. Orta Asya’daki ve Anadolu coğrafyasındaki tüm Türkler tarih boyunca bu adı taşımıştır. Türk ismi sonradan verilmiş bir ad değildir; Orhun Kitabeleri’nde de geçmektedir” diyerek Türk kimliğinin tarihsel derinliğine dikkat çekti.
"KAVİMLERİN KÖKENİ GÜNEY SİBİRYADIR"
Türklerin genetik kökenine dair yapılan bilimsel araştırmaların, bu halkların tarih boyunca çok geniş bir coğrafyada varlık gösterdiğini gösterdiğini belirten Kihtir, uzun yıllar boyunca Türklere "yabancı" gözüyle bakan bazı çevrelerin, genetik analizler sonucunda Türk genetik yapısıyla büyük bir örtüşme sağladıklarını gördüklerini söyledi. Bu durum, Türklerin kökenlerinin ve tarihsel süreçlerinin anlaşılmasında önemli bir adım olarak değerlendiriliyor.
Konferansın bir diğer dikkat çekici kısmı, Göbeklitepe uygarlığının kökenine dair yapılan bilimsel değerlendirmelerdi. Kihtir, Göbeklitepe’nin tarihinin MÖ 11.000 yılına kadar uzandığını, ancak bu sürecin çok daha eski tarihlere dayandığını ve köklerinin Güney Sibirya’dan Anadolu’ya kadar uzanan bir hareketin devamı olduğunu ifade etti. Bu bağlamda, Avrupa'daki tarım devrimini başlatanların da, Anadolu’dan geçen bu insanlar olduğunu belirtti.
Kihtir, 1956’da ortaya atılan Hint-Avrupa hipotezinin aslında yanlış olduğuna, yapılan genetik ve arkeolojik çalışmaların bu kavimlerin kökeninin Güney Sibirya olduğunu ortaya koyduğuna dikkat çekti.
Türkiye’deki etnik kimlik tartışmalarına da değinen Kihtir, Doğu ve Güneydoğu Anadolu’daki tarihsel gelişmeleri ele aldı. Kürt halkının MÖ 1700 yılına kadar Altay dil ailesine mensup bir dili konuştuğunu, ancak 15. yüzyıldan itibaren çeşitli politikalarla Türklerden ayrıştırılmaya başlandığını ifade etti. Kihtir, halkların birbirinden ayrıştırılması yerine, ortak tarihsel bağların güçlendirilmesi gerektiğini vurguladı.
"TÜRKLER YENİDEN ORTAK BİR ÇATI ALTINDA BULUŞMALIDIR"
Kihtir, Osmanlı İmparatorluğu döneminden itibaren Türk dünyasının yaşadığı mücadelelere de değindi. Özellikle 16. yüzyılda Sokullu Mehmet Paşa’nın Volga üzerinden Orta Asya’ya ulaşma girişimlerinin, Çarlık Rusya tarafından engellendiğini, 1580’lerden itibaren Kazan Hanlığı ve 1800’lü yıllarda Sibirya’nın ilhak edilmesinin, Türk dünyasının tarihindeki önemli kırılmalar olduğuna dikkat çekti. Kihtir son olarak, “Türk halkları geçmişte olduğu gibi yeniden ortak bir çatı altında buluşmalıdır. Dilimiz, tarihimiz ve kültürel bağlarımız bölünerek yok edilmek istendi. Ancak bu birlikteliği yeniden kurmak bizim elimizde. Birbirimize daha çok yaklaşmalı, kardeşlik bağlarımızı güçlendirmeliyiz” diyerek, Türk dünyasına birlik mesajı verdi.
Konferans, sanatçıların sahne almasıyla son buldu. Ertolkun Gayretullah, Kazakistanlı Gülzhan Jandaybay ve Azerbaycanlı Fidan Huseynova, geleneksel ezgilerle katılımcılara unutulmaz bir müzik ziyafeti sundu.
Etkinlikte, Kazakistan Konsolosu Yerzhan Uaıss, Prof. Dr. Yaşar Çoruhlu, Azerbaycan Kültür Evi Başkanı Hikmet Elp ve pek çok önemli akademisyen, yazar ve sivil toplum kuruluşu temsilcisi yer aldı. Katılımcılar, Türk dünyasının ortak tarihine dair bilimsel ve kültürel etkileşimin güçlendiği bu etkinliği verimli bir platform olarak değerlendirdi.
Konferansın sonunda, Türk tarihi araştırmacısı ve yazar Doç. Op. Dr. Tuğrul Kihtir, katılımcılara uzun yıllara dayanan araştırmalarının ürünü olan Türklerin Ataları adlı kitabını imzalayarak etkinliği sonlandırdı.