29 Ekim Kadınlar Derneği, bugün Kızılay'daki şubesinde "Afganistan’da Kadın Olmak" başlıklı bir söyleşi programı düzenledi. Programa konuşmacı olarak katılan Afgan sosyolog Manizha Bahrah, Taliban rejimi altındaki Afgan kadınlarının yaşadığı zorlukları ve bu rejimin kadınlara dayattığı kısıtlamaları derinlemesine ele aldı.
AFGANİSTAN'DA ARTIK KIZ MEZUN ÖĞRENCİ YOK
Bahrah, Taliban yönetiminden önce Afganistan’da üniversitede öğretim üyesi olarak çalıştığını belirtti. Ancak Taliban’ın 2021 yılında yönetimi ele geçirmesiyle birlikte kadınların hayatında köklü değişiklikler yaşandığını aktardı. İlk çıkarılan yasalardan birinin, kız çocuklarının yalnızca 6'ıncı sınıfa kadar eğitim alabileceğine dair olduğunu vurgulayan Bahrah, son üç yılda bu yasa sebebiyle hiçbir kız öğrencinin 6'ıncı sınıftan sonra eğitimine devam edemediğini söyledi. Bahrah, Taliban öncesinde Afganistan üniversitelerinde 104 binden fazla kız öğrencinin öğrenim gördüğünü, ancak Ağustos 2021’den sonra bu sayının sıfıra düştüğünü belirtti.
"ERKEĞİN REFAKATİ GEREKİYOR"
Kadınların çalışma hakkının da ellerinden alındığını dile getiren Bahrah, "Eğitim yasağı ardından kadınların çalışma hakları da kısıtlandı. Üniversitede öğretim görevlisi olarak çalışıyordum, ancak bu hakkımı kaybettim. Bir kadın olarak artık mesleğimi icra edemiyorum" dedi. Ayrıca, sosyal hayatın kadınlar için daha da daraldığını belirterek, daha önce katıldıkları sosyal aktivitelerin yasaklandığını, başörtüsü ve kıyafet kurallarının Taliban yönetimi altında sertleştirildiğini ifade etti. "Uzun ve bol kıyafetler giymek zorundayız. Parka veya herhangi bir restorana gitmek için mutlaka bir erkeğin refakati gerekiyor. Yanımızda babamız, abimiz, eşimiz veya 7 yaşındaki erkek kardeşimizin olması gerekiyor. Müzik dinlemek de günah ilan edildiği için yasaklandı" diye ekledi.
TALİBAN HANGİ YÖNETİM BİÇİMİNİ BENİMSİYOR?
Taliban’ın bu yasakları uygulama nedenlerini bir sosyolog olarak incelediğini belirten Bahrah, rejimin üç temel yönetim biçimi üzerinden hareket ettiğini söyledi. İlk olarak Taliban’ın teokratik bir hükümet yapısına sahip olduğunu, yani dine dayalı bir yönetim anlayışı benimsediğini belirtti. İkinci olarak, yönetimin diktatörlükle şekillendiğini ve küçük bir siyasi grubun, şeriat bahanesiyle tüm toplumu kendi çıkarlarına göre yönlendirdiğini savundu. Üçüncü yönetim biçiminin ise korku politikası üzerine kurulu olduğunu dile getiren Bahrah, "Hapishane cezası ve işkence gibi yöntemlerle toplum üzerinde korku yaratıyorlar ve bu korku üzerinden yönetimlerini sürdürüyorlar" dedi.