Görür, depremin ciddiyetinin altını çizdi.
Prof. Dr. Naci Görür'ün katılımıyla gerçekleşen panele, oda başkanları, yöneticiler, mühendisler, mimarlar ve sanayiciler de yoğun ilgi gösterdi.
KALKIP İNSANLARA ‘DEPREM OLMAYACAK’ DİYE POZLAR VERİYORSUN?
Beklenen büyük İstanbul depremi hakkında konuşan Görür konuşmasında şu ifadelere yer verdi, "Diyorlar ki ‘İstanbul'da o olmayacak, bu olmayacak bilmem ne.’ Şimdi şöyle düşünün, İstanbul'da depremin olduğu jeolojik süreçlerin dışında tarihi süreç de bile var. Yani İstanbul'da 1509 depremini Osmanlıca kitaplar yazıyor. Bizans dönemindeki depremler Bizans kayıtlarında var. 1506’da var, 1706’da var, 1894’te var, yakında 1999’da var. Yani Marmara Denizi bir deprem denizi, o denizi çalışan insanlar olarak biliyoruz. Var oluşunun nedeni fay. O fay çalıştığı için bu deniz olmuş. Bir de hiç depremi bilmeyen bir tarihçi size hangi depremlerin olduğunu söyler. Hatta Osmanlı kayıtlarında ‘zelzele’ derler. ‘Zelzele oldu, padişah şu kadar bilmem ne dağıttı. Padişah kalktı, Edirne'ye gitti’ veya ‘o zelzeleden dolayı şuna şu kadar para verildi, şu kadar mal gönderildi’ diye kayıtlar da var. Yani İstanbul'un tarihinde deprem var. Ne oldu ki şimdi ‘İstanbul'da deprem yok’ deniliyor. Yani ‘o fay kırıldı, bu fay kırıldı, Naci Görür yalan söyledi, yanlış söyledi’ önemli değil. İstanbul'da deprem var. Dün varsa günün birinde yine olacak demektir. Yani ‘İstanbul'da depreme hazır olun’ demenin neresi yanlış da kalkıp insanlara ‘deprem olmayacak’ diye pozlar veriyorsun? Bırak insanlar hazırlansın. Bırak da devlet, hükümet gereğini yapsın. Bilgileri kendinden menkul, kendilerine bir paye çıkartmak isteyen bilim fukaralarına hiç rağbet etmeyin, gereği yok”
SİZİN İSTEDİĞİNİZİ YAPMAYANI DA SİZ GÖRMEZSİNİZ, ÇEKER GİDER.
“Bu ülkenin bilim insanları olarak Marmara'da 14 sene bütün uluslararası gemilerle, Fransız, İtalyan ve 2 Türk gemisiyle yapılan bütün araştırmaların Türk tarafının başkanı olarak söylüyorum Marmara tehdit altında, Marmara'da deprem olmak zorunda. Ne kadar gecikirse daha ağır geliyor demektir. Daha fazla hallaç pamuğu gibi atacak demektir. Deprem olacak” ifadelerini kullandı. ‘1999 bir milattır. Bundan sonra hiçbir şey eskisi gibi olmayacak.’ Şimdi gülesim geliyor. Ne oldu? Kaç sene geçti? Milat bitti. Şimdi de yeni milat. 6 Şubat’tan sonra eskisi gibi olmayacaktır. Bize yakışmıyor. Millet olarak yakışmıyor. Yani siyaset yakıştırsa bile milletin yakıştırmaması lazım. Mülkün sahibi milletin kendisidir. Sizin oylarınızla ya ben bir yere gelirim veya sizin oylarınızla giderim. Ülkenin sorumluluğu sizin sırtınızda. İstediğinizi, istediğiniz zaman yaptırabilirsiniz. Sizin istediğinizi yapmayanı da siz görmezsiniz, çeker gider. Bu işin şakası yok. Çocuk olmayın. Size ne hangi fay kırıldı, hangisi kırılacak, kaç sene geçti ne olacak? Siz yer bilimci misiniz? Vazgeçin bundan. Sizin bilmeniz gereken Marmara bir deprem tehdidi altında. Bilim dünyası bunu söylüyor. Bizim yapacağımız iş depreme hazırlanmak, bizi yönetenleri depreme hazırlamak için kentimizi, bulunduğumuz yeri onlardan talep etmek, zorlamak. Bize düşen görev bu"
BU NEDİR, NASIL BİR HAVA?”
“İstediğimiz hangi parti olursa ona oy verelim ama oy vereceğimiz partiye diyelim ki ‘benim yaşadığım yerleri deprem dirençli hale getireceksin. Benim yaşadığım alanları, kentimi deprem dayanımlı hale getireceksin.’ Bunu yapacak fikrin, zikrin, iraden, niyetin varsa planın, programın varsa benim oyumu alırsın. Eğer yoksa seni sandığa gömerim. Deprem siyaset üstüdür. Biz göçük altında yavrularımızı, kadınlarımızı, insanlarımızı bu CHP'li, bu AK Partili, bu MHP'li diye toplamıyoruz. Kendi insanımız. Aklımızı başımıza toplayalım. Tek yapacağımız ne biliyor musunuz? Öyle uzun uzun mücadele değil, oy kullanırken sandığa giderken bunu iste, talep et. Bunu yapan bir millet değiliz. Ne oldu bu millete? Bu nedir onu anlamıyorum. Bu nedir, nasıl bir hava?”
EYT'LİLER KADAR OLAMIYOR MUYUZ?
“Cumhurbaşkanı seçimleri oldu. O seçimlerde cumhurbaşkanı adayları tartıştı. Binlerce, yüzlerce toplantı yaptılar. Oralarda çıkıp da 3 kişi, 5 kişi ‘deprem dirençli kent istiyoruz’ diye bir pankart kaldırmadı. Bir TV'ye çıktım, ‘bunu yapın’ dedim. Yani Van'da mı konuşuyor bir aday? ‘Deprem dirençli Van istiyoruz.’ Elazığ'da mı konuşuyor? ‘Deprem dirençli Elazığ istiyoruz.’ Bunu siz kaldırsaydınız emin ol cumhurbaşkanı adayları bunu gündemlerine alırdı. EYT'lilere Cumhurbaşkanı ne dedi? ‘Ben bilsem ki dedi iktidarı kaybedeceğim, EYT'lilere yani tabiri caizse zırnık bile vermem.’ Ne oldu sonra? Verdi değil mi? EYT'liler kadar olamıyor muyuz? Kendi geleceğimizi, neslimizi, çoluk çocuğumuzun can güvenliğini neden millet olarak ciddiye alamıyoruz? Bu da bana dert oluyor”