1000 yıldır Türklerin egemenliği altında olan Anadolu coğrafyası, tarih boyunca çok sayıda medeniyete ev sahipliği yaptı. Dolayısıyla Anadolu coğrafyası hem kültürel hem de tarihi açıdan çok zengin bir bölge. Bugün efsanelere konu olmuş 3400 yıllık tarihi olan Afyonkarahisar Kalesi’nden bahsedeceğiz.
AFYONKARAHİSAR TARİHÇE
Afyonkarahisar Kalesi, Hitit İmparatoru II. Murşil tarafından Arzava seferinde askerlerinin kışı geçirmesi amacıyla inşa edildiği sanılmakta. Kale’nin o zamanki adı Hapanuva (Yüksek Tepe Şehri) idi. Sonraki dönemlerde yapılan eklerle kale daha çok genişlemiş ve çevrenin kontrolü için önemli stratejik bir konum olmuştur.
MÖ 8-7. Yüzyıllarda Frig medeniyeti bölgeyi kontrol altına almıştır. Bununla birlikte Kale’nin eteklerine Akronio veya Akronium ismini verdikleri bir yerleşim yeri kurmuşlardır. Kale, Friglerin ardından Lidyalılar, Persler, Pergamon Krallığı, Romalılar ve Bizanslılar tarafından ele geçirilmiştir. Malazgirt Savaşı’yla birlikte Türkler’in Anadolu’ya hakimiyet sağlamasıyla 11. Yüzyılda Selçuklular buraya yerleşmiş ve burada yaşayan Türk boyları Kale’ye “Karahisar” adını vermişlerdir. Selçuklu hükümdarı I. Alaeddin Keykubat Kale’de hazineleri saklamış, bu olay neticesinde Hisar-ı Devle ismiyle anılmaya başlanmıştır. Sonrasında Selçuklu vezirlerinden Sahip Ata Fahrettin Ali ve oğullarına Kale’nin muhafızlığı verilmiş ve bu nedenle ismi Karahisar-ı Sahip olmuştur. Osmanlı Padişahı II. Selim, Kale’yi onarmış ve en iyi afyon burada yetiştiği için Kale, Afyonkarahisar olarak anılmaya başlanmıştır.
Afyonkarahisar Kalesi, volkanik özellikli, yerden yüksekliği 226 metre olan doğal yükseltili bir kaya kütlesi üzerine inşa edilmiştir. Kayaların üstüne oyulmuş merdivenlerle çıkılan Kale, iç ve dış bölümden olmak üzere iki bölümden oluşur. Kız Kalesi veya Kız Kulesi denilen iç bölümü muhafızlara ayrılırken, Sultan Alaeddin Keykubat burada cami, cephanelik, erzak ambarı, su sarnıcı ve değerli eşyaların saklandığı mahzenler yaptırmıştır. Kale’nin batı kapısı üzerindeki iki yazıttan biri Alaeddin Keykubat’ın bir diğeri de Sultan II. Selim’in yaptırdığı onarımları belirtmektedir.
EFSANELERE KONU OLAN AFYONKARAHİSAR KALESİ
Afyonkarahisar Kalesi, efsanelere konu olan hikayeleriyle dikkat çekmektedir. 3400 yıllık geçmişe sahip olan Afyonkarahisar Kalesi, çok kez el değiştirmiş ve çok sayıda yeni bir efsaneye konu olmuştur. Bunlardan bir tanesi olan Hz. Ali ya da Düldül’ün ayak izleri efsanesine göre; Hz. Ali, atı Düldül’ün üzerinde dağdan dağa uçarak sefer yapmaktadır. Bir gün Afyonkarahisar’a gelen Hz. Ali, Hıdırlık Dağı’nda yere sertçe basınca buradaki bir kayanın üzerinde ayak izi kalır. Sonrasında Kale’ye atlayan Düldül, bu kez ön ayağının izi bir kayanın üzerinde kalır. Hz. Ali, Düldül’ü sulamak için yalağa geldiğinde onu bağlayacak bir yer bulamaz. Dört parmağı ile yalağın yanındaki bir taşa vurarak taşı deler ve atı buraya bağlar. Düldül’ün ayak izi ile bağlanıldığına inanılan kaya üzerindeki delik, bugün hala Afyonkarahisar Kalesi’nde varlığını korumaktadır.
BATTALGAZİ EFSANESİ
Afyonkarahisar Kalesi ile ilgili bir başka efsane ise şu şekildedir; Battalgazi ile yakın arkadaşı Ahmet Tarhan, Kale’yi kuşatır. Kale’nin içindekiler ile dışarıdakilerin iletişimi kesmeyi başarmışlardır. Kale’nin komutanı, bu olayın ardından Bizans İmparatoru’na haber gönderir. Böylece yüz bin kişilik Bizans Ordusu, yardım için yola çıkar. Kale Komutanı’nın kızı, Kale’nin burçlarından Battalgazi’yi görür ve ona aşık olur. Battalgazi’ye bir zarar gelmesinden korkan genç kız, Battalgazi’yi uyarmak için bağırır ancak sesini duyuramaz. Ardından bir kağıda Bizans ordusunun yolda olduğunu yazar ve taşa sararak Battalgazi’ye doğru fırlatır. Battalgazi, taşın atılmasının sonrasında biraz çırpınır ve hareketsiz yatmaya başlar. Battalgazi’nin hareketsiz yattığını gören genç kız endişelenmeye başlar ve babasına, Türklerin komutanının çayırda uyuduğunu ve onu öldürmek için zehirli bir hançer istediğini söyler. Battalgazi’nin yanına kadar gelen genç kız, yakışıklı Türk’ün öldüğünü fark eder. Battalgazi’yi genç kızın attığı taş öldürmüştür. Genç kız buna dayanamaz ve hançeri kalbine saplayarak intihar eder. Bizans orduları Kale’ye vardığında ise amansız bir savaş başlar. Ahmet Tarhan, askerleriyle birlikte şehit olur ve şu anda Ulu Camii’nin karşısında yer alan bir yere gömülmüştür. Savaştan sonra çıkan büyük fırtına, Battalgazi’nin cansız bedenini Eskişehir civarına götürür. Battalgazi’nin cesedine ulaşamayan Bizanslılar, uzun bir süre Battalgazi korkusuyla yaşamaya devam ederler.