Çeyrek asır önce, 17 Ağustos'ta gece yarısı Türkiye büyük bir kabus yaşadı. Deprem, 16 milyon insanı etkileyip 17 binden fazla vatandaşımızın hayatına mal oldu. Bu acı günün yıl dönümünde, beklenen Marmara depremi hakkında Prof. Dr. Övgün Ahmet Ercan'a danıştık.
"17 AĞUSTOS'TAN DAHA FAZLA OLUR"
Ercan, İstanbul'un en riskli ilçelerini sıralayarak, güvenli gördüğü bölgeleri de belirtti. İki olası deprem beklediğini ifade eden Ercan, birinci sırada Küçükçekmece'yi, ikinci deprem için ise Tekirdağ'ı işaret etti. İstanbul'daki kişi ve yapı yoğunluğuna dikkat çeken Ercan, olası depremin etkisinin 17 Ağustos'tan daha fazla olabileceğini belirtti. Korkutucu olanın ise kişi sayısı ve binaların yapısı olduğunu vurguladı.
Ercan, Avrupa Yakası'nın zarar görme riskini %65, Anadolu'nun riskini ise %35 olarak açıkladı. Deprem odağının Avrupa Yakası'nda olacağını belirten Ercan, en yoğun yapılaşmanın Küçükçekmece civarında bulunduğunu vurguladı. Ayrıca, Avrupa Yakası'ndaki yapıların genellikle daha eski ve nitelik olarak düşük olduğunu, yönetmeliklerin yeterli olmadığını ifade etti.
DEPREMDE EN ÇOK ETKİLENECEK YERLER
Ercan, depremden en çok etkilenecek yerler arasında Suriçi Fatih, Zeytinburnu, Küçükçekmece, Bakırköy, Bağcılar, Güneşli, İkitelli ve Avcılar'ın kötü güçlendirilmiş bölgelerini, Sefaköy, Bahçelievler, Beylikdüzü, Kumburgaz ve Büyükçekmece'yi sıraladı. Ayrıca Boğaz kıyısındaki Ihlamırdere, Ortaköy, Kuruçeşme, Üsküdar'ın bazı semtleri, Fenerbahçe'nin Kurbağalıdere kesimleri, Maltepe, Kartal, Tuzla ve Adalar'ın kumsal kesimlerini de belirtti.
Ercan, İstanbul'un en güvenli yerlerinin kuzeyi olduğunu belirtti ve havaalanının bu bölgeye yerleşimi teşvik ettiğini söyledi. İstanbul'un büyümesinin durdurulması gerektiğini, ancak tam tersinin yapıldığını vurguladı. Kanal İstanbul'un deprem riskini artırmadığını, fakat bölgedeki yapılaşmanın zararları artıracağını ifade etti. Çorlu ve Çerkezköy'ün güvenli olmadığını, Tekirdağ'daki yazlıkların risk taşımadığını belirtti. Marmara Ereğlisi önünde 7-7.2 büyüklüğünde bir deprem beklediğini, bunun Tekirdağ'ı etkileyeceğini söyledi. İstanbul'un yapı ve kişi yoğunluğunu kaldıramadığını, kentsel dönüşüm yerine yapısal dönüşüm gerektiğini ekledi.
"16 YIKICI DEPREMDEN HİÇBİRİ TEK SARSINTIYLA KALMADI"
Ercan, 1999'dan beri beklenen depremleri bilsek de zamanları konusunda kesin olmadığını belirtti. İki deprem öngörüyor: İlki, Küçükçekmece'nin 25 kilometre güneyinde ve 7 kilometre derinlikte, 6.4-6.7 büyüklüğünde olacak, doğu-batı yönünde kırılacak. İkincisi, Tekirdağ kolunda, Marmara Ereğlisi önünde, 7-10 kilometre derinlikte olacak ve Tekirdağ'a yakın yerlerde etkili olacak. Bu deprem, Büyükçekmece'den Saros Körfezi'ne kadar uzanan alanı kıracak.
Ercan, ilk depremin 20-35 saniye, ikinci depremin ise 30-40 saniye süreceğini öngörüyor. İstanbul'da şimdiye kadar yaşanan 16 yıkıcı depremden hiçbiri tek bir sarsıntıyla kalmadı; genellikle 3-4 artçı sarsıntı da yaşandı. Depremlerin bir yasası olduğuna ve geçmişteki davranışların gelecekte de tekrarlanacağına dikkat çekti. İstanbul, Tekirdağ, Kocaeli, Yalova, Bursa-Mudanya, Çanakkale-Lâpseki ve Tekirdağ-Şarköy bölgelerinin 2-3 yıl boyunca sarsılmasını bekliyor.
"EKONOMİ DÜZELMEDİKÇE DEPREMLER FELAKET OLARAK KALACAK"
Ercan, İstanbul'daki kişi ve yapı yoğunluğunun etkisiyle, depremin çok büyük olmasa bile 17 Ağustos depreminden daha etkili olabileceğini belirtti. Korkutucu olanın kişi sayısı ve yapı kalitesi olduğunu vurguladı. İstanbul'a olan teşviklerin, olası beklenmedik felaketlere yol açabileceğini söyledi. Japonya'daki 7.1 büyüklüğündeki depremde ölü ya da yaralı olmadığını örnek vererek, Türkiye'de aynı büyüklükteki bir depremin felakete yol açabileceğini ifade etti.
Ercan, bir ülkede ekonomi bozuksa ve deprem doğa olayı yerine Allah'ın gazabı olarak görülüyorsa, depremlerin felakete dönüşmesini önlemenin mümkün olmadığını belirtti. Her depremde yoksulların göçük altında kaldığını, İstanbul'da zengin semtlerde dönüşümlerin yapıldığını, ancak yoksul semtlerde bu tür çalışmaların yapılmadığını vurguladı. Türkiye'de herhangi bir yerde deprem olmasa bile, riskli bölgelerde olacaktır. Hatay'daki büyük depremin artık olmayacağını, ancak yapılaşmanın risk oluşturduğunu söyledi. Ekonomiyi düzeltmedikçe, depremler hep felaket olarak değerlendirilecektir.