Denizli'nin kuzeyinde, doğal güzellikleriyle öne çıkan bir kent, Hierapolis. Tarihi, birçok dinsel yapı ve tapınakla dolu olan bu topraklar, "kutsal kent" olarak anılır. Strabon ve Ptolemainos'un aktardığı bilgilere göre, Laodikeia ve Tripolis antik kentleri, Hierapolis'e olan yakınlıkları nedeniyle Frigya etkisi taşıyan önemli bölgelerdi. Adının kökeni belirsiz olsa da, Bergama Kralı 2. Eumenes tarafından M.Ö. 2. yüzyılda kurulduğu ve Amazonların kraliçesi Hieradan dolayı isimlendirildiği söylentiler arasında.
Hierapolis'e Büyülü Yolculuk
Hierapolis'e iki yönden giriş mümkün: Pamukkale travertenleri üzerinden yürüyerek ya da kuzeydeki kapıdan geçerek. Kent, büyük depremler sonrasında Helenistik özelliklerini kaybetmiş, ancak Romalılar tarafından yeniden inşa edilerek canlandırılmış. Kuzey Bizans kapısı, giriş yaptığınızda sizi karşılayan kare planlı bir yapı, iki kule ile desteklenmiş. Kapıdan geçtikten sonra karşınıza çıkan Frontinus Caddesi, 14 metre genişliğinde, her iki tarafında dükkanlar, depolar ve evlerle çevrili. Caddenin doğu yamacındaki Agora, depremden önce nekropol ve atölye olarak kullanılmış, ancak 2. yüzyılda ticaret agora olarak hizmet vermeye başlamış. Nekropol alanı, kentteki en büyük alanlardan biri, mezar alınlıkları çevresindeki travertenlerle zaman içinde kaybolmuş. Pamukkale travertenlerine yakın bir konumda bulunan Hamam, kent girişinin dışında yer alıyor. Hierapolis'e giriş öncesinde yıkanma ritüeli, temizlik ve bulaşıcı hastalıklardan korunma amacıyla uygulanan bir zorunluluktu.
Kehanetin Merkezi
Hierapolis'in tarihinde öne çıkan bir figür, Hz. İsa'nın 12 havarisinden Aziz Philippus'tur. M.S. 80'de Aziz Philippus, putları inkar ettiği ve hakaret ettiği gerekçesiyle çarmıha gerilerek öldürüldü. Aziz Philippus adına M.S. 4. yüzyılda inşa edilen şehitlik, köprü yıkıldıktan sonra ulaşmak için 75 metre uzunluğunda bir merdivenle çıkılabiliyor. Mezar odasının içindeki yataklarda ölülerin yerleştirildiği görülüyor. Hierapolis'teki kutsal alanlardan biri, Apollon'a adanmış bir tapınak. Geniş bir alana yayılan yapının terasları mermer merdivenlerle birbirine bağlanmış, kehanet merkezi olarak kullanılmış. Apollon, mitolojide güneşin, müziğin, ateşin, şiirin ve sanatların tanrısı olarak bilinir. Tapınak, orta kısımdan çıkan zehirli gaz nedeniyle kehanet merkezi olarak kabul edilir. Hierapolis'in Apollon'u, çifte balta taşıyan süvari şeklinde betimlenir.
Cin Deliği'nden Dünya'ya
Kentteki ilginç doğal oluşumlardan biri, Cin Deliği olarak adlandırılan kaynayan bir su çukuru. Bu delikteki karbondioksitli su, yüzeye çıkarken minerallerle birleşir ve kalkerli taşlara dönüşürken karbondioksit havaya yayılır. Kapalı alanlarda karbondioksit solumak ölümcül olabilir, bu nedenle bu delik Hades'in deliği olarak anılır. Hierapolis'in sıradışı yapıları arasında Kleopatra Havuzu da bulunmaktadır. M.S. 7. yüzyıldaki büyük depremin ardından ortaya çıkan bu havuz, bölgedeki termal suların çukura dolması sonucu oluşmuştur. Kleopatra'nın bu havuza gelerek güneşlenme ve keyif yapma hikayesi, antik havuzun adını Kleopatra Havuzu olarak popülerleştirmiştir. Bu eşsiz kentte dolaşırken, Anadolu Tanrısı Apollon'a adanmış kutsal alanları görmek de unutulmaz bir deneyim sunar. Teraslar üzerindeki yapı, sütunlarla çevrili geniş bir alana sahiptir ve kehanet merkezi olarak kullanılmıştır. Hierapolis'in mistik atmosferinde dolaşırken, antik dünyanın büyüsüne kapılmamak elde değil.Hierapolis'in tiyatrosu, 7 bölümden oluşan ve 10 bin kişilik bir kapasiteye sahip etkileyici bir yapı. Tiyatroda yer alan kabartmalı frizler, mitolojik konuları, spor etkinliklerini ve gladyatör savaşlarını tasvir eder. Son olarak, M.S. 7. yüzyıldaki büyük depremin ardından oluşan Kleopatra Havuzu, Hierapolis'e gelenleri cezbetmiş. Mısır Kraliçesi Kleopatra'nın bu havuza gelerek güzellik ve keyif arayışı, bu antik havuzun adını Kleopatra Havuzu olarak değiştirmiş. Hierapolis'in görkemli tiyatrosu, sütunlar arasındaki heykellerle süslenmiş ve 10 bin kişilik kapasitesiyle etkileyici bir sanat yapıtıdır. Kabartmalı frizlerde ise Apollon ve Artemis'in doğuşu, dini ayinler, Dionysos'un eğlencesi, Marsyas ve Apollon arasındaki müzik yarışması gibi mitolojik sahneler, Hierapolis'teki sportif etkinlikler ve gladyatör savaşları gibi olaylar detaylı bir şekilde işlenmiştir. Kral Kapısı üzerinde ise İmparator Septimus Severus'un taç giyme töreni resmedilmiştir.
Hierapolis Sizi Mitolojik Bir Evrene Davet Ediyor!
Hierapolis'un taşları, tarih öncesinden günümüze, anlatılamayacak kadar çok hikaye ve sırla dolu. Bu antik kentin gizemli sokaklarında yürürken, zamanın izlerini hissediyor, sütunların gölgesinde geçmişe bir yolculuk yapıyorsunuz. Tiyatronun taşları, binlerce yıl önceki sanatın hala canlılığını koruduğunu fısıldıyor adeta. Cin Deliği, adeta yerin derinliklerinden gelen bir nefes gibi, bu antik kentin esrarını taşıyan bir nokta. Kaynayan suların içindeki karbondioksit, adeta mitolojik bir hikayenin içinden çıkmış gibi, ziyaretçilere geçmişin ve doğanın birleşimini sunuyor. Ve Kleopatra Havuzu, adını tarihi bir aşkın izinden alıyor. Burada yüzyıllar öncesinin büyüsüne kapılan Kleopatra'nın hikayesi, suyun sırlarını ve antik çağın zarafetini günümüze taşıyor. Hierapolis, sadece taşlardan değil, içinde yaşayan hikayelerden, mistik atmosferinden ve zamanın dokusundan bir iz bırakıyor ziyaretçilerin ruhunda. Burada dolaşmak, sadece geçmişi değil, aynı zamanda ruhu keşfetmek demek.