TRT’nin bu yıl 8’incisini düzenlediği TRT World Forum 2024’te "Savaş ve Düzen: Değişen Dünya’da Jeopolitik Değişimlere Yön Vermek" başlıklı oturumundan konuşan Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, "Uluslararası sistem politik, askeri, ekonomik ve çevresel zorluklar getirmektedir. Bu zorluklar için bizler kritik bir jeopolitik dönüşümden geçmekteyiz. Küresel politikalar, polarizasyon, çok yönlülüğün erozyonu ve gittikçe daha derinleşen kutuplaşma görüyoruz. Sistem, bizi yeni müttefikliklere itiyor. Hepinizin bildiği üzere bunun sonucunda ise uluslararası güvenlik mimarisi gittikçe zayıflıyor. Küresel silahsızlık gerekiyor ama Orta Doğu ve Asya Pasifik bölgesinde silahlanma gittikçe artıyor. Bu da dünyayı bir uçurumun kenarına hatta nükleer savaş tehlikesine getirebilir. Diğer taraftan tekno-politikalar uluslararası dengeyi etkiliyor. Politikada, yapay zekanın ve siber güvenlik sistemlerinin ulusal güvenliklere eklenmesi de yine tehdit algısını artırıyor. Tüm bu zorluklar mevcut uluslararası sisteme çözümler getirmekten çok uzaktadır. Herhangi bir kriz için bu da çok yönlü yanıtlara yol açmaktadır" ifadelerini kullandı.
"Türkiye bu savaşların tam ortasındadır"
Küresel dinamiklere bakıldığında uluslararası sistemin iki tane konvansiyonel savaş tehlikesi altında olduğunu söyleyen Bakan Fidan, "Bu dünyanın geri kalanını da etkileyebilir. Türkiye bu savaşların tam ortasındadır. Orta Doğu’daki barış bizim odağımız. Doğu Akdeniz de aynı zamanda Karadeniz de nihai bir hedeftir. Türkiye etkili bir duruş, sorunların çözümüne yoğun diplomatik gayret göstermektedir. Taraflar arasındaki uzlaşmacı olarak Türkiye, her zaman savaşın devamının diyalogla anca bitirilebileceğini savunmaktadır. Türkiye hiçbir zaman sistemin eksikliklerinden kaçınmamaktadır. Biz problemi teşhis ediyoruz, sorunun çözümünü öneriyoruz ve uluslararası sistemin dönüştürülmesi için uğraşıyoruz. Bugünün uluslararası düzeninde ’haklı olan güçlüdür’ gerçekliği var. Maalesef bunun sonucu olarak da mevcut uluslararası düzen barış ya da stabilite getirmemektedir. Mevcut durum, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nde bunu göstermektedir. Barış ve güvenlik misyonunu yerine getirememektedir. Bu da dönüş olarak uluslararası sistemi gittikçe dengeden uzaklaştırmaktadır. Adalet üzerinde tesis edilmezse hiçbir barış devamlı değildir. Bu çabalar daha etkili ve dayanışma temelli olmalıdır" şeklinde konuştu.
"Uluslararası komiteye İsrail üzerinde baskıyı arttırması için çağrıda bulunuyoruz"
Filistin’de soykırım gerçekleştiren İsrail hükümetinin hukuk önünde hesap vermesi gerektiğini belirten Fidan, "Filistin’deki soykırım uluslararası sistemin durumunu gösteren en son durumdur. Burada her bir gün İsrail, uluslararası hukuku ihlal etmektedir. İnsanları zorda bırakmaktadır. Bugün Filistin’de 42 binden fazla insan hayatını kaybetmiştir. Bu inanılmaz bir seviyededir. Birleşmiş Milletler kurumları, gazeteciler, aracı kurumların hepsi İsrail’in saldırılarının kurbanı olmuştur. Bu da uluslararası organizasyonları zorda bırakmaktadır. Lübnan ve İran’a İsrail saldırıları Netanyahu hükümetinin uluslararası düzene bir başka kaba saldırısıdır. Bu saldırıları Lübnan ve İran’a yaymak ise Netanyahu’nun delizyonudur. Bir taraftan Netanyahu bu barbarlıklarına devam ederken uluslararası kurumlar onu durdurmak için hiçbir şey yapmamaktadır ve sessiz kalmaktadır. Bu ikiyüzlülüğü ve çifte standartları göstermektedir. Türkiye, Gazze krizine ve Ukrayna Savaşına aynı perspektiften bakmaktadır. Burada iki savaşa yönelik prensip pozisyonlarımız vardır. Ancak bu politikayı pek çok ülkede görmemekteyiz. Şunu açıkça belirtmeliyiz ki; burada açıkça çifte standart vardır. Özellikle İsrail’e yönelik silah desteği bu ülkeyi daha agresif yapıyor. Uluslararası komiteye İsrail üzerinde baskıyı arttırması için çağrıda bulunuyoruz. Gazze’deki soykırıma bir son getirmek istiyoruz. Bu yüzden ilk günlerden itibaren Arap Birliği ile görüşüyoruz. Ve iki devletli çözüm için bastırıyoruz. Filistin devletinin tanınmasını sağlamaya çalışıyoruz. Böylece politikalarını değiştirmeye çalışıyoruz. Ateşkes hakkında konuşamayanlar şimdi artık iki devlet konuşmaya başladılar. Aynı zamanda uluslararası kanunun mevcut savaş suçları içinde uygulanması gerekiyor. Onlar hukuk karşısında hesap vermeli. Bu sebepten dolayı Uluslararası Adalet Divanı’nda İsrail’e yönelik dava açılmıştır. Bu Türkiye’nin uluslararası kanunlara olan inancını göstermektedir. İsrail’in işlediği suçlara yönelik bir sonuç talep etmekteyiz. Netanyahu ve eski savunma bakanını yargılamak bence soykırım yapan İsrail yetkililerini adaletin karşısına çıkarmak için bir başlangıç olacaktır. Filistin hemen adalete ihtiyaç duymaktadır. Bizler uluslararası kanunun uygulanması konusunda takipçi olacağız" diye konuştu.
"Türkiye yapıcı, problem çözen, sistem oluşturucu bir aktör olarak bölgede kendini konumlandırmıştır"
Türkiye’nin bölgede kendini problem çözen, sistem oluşturucu bir aktör olarak konumlandırdığını ifade eden Bakan Fidan, "Orta Doğu’da barışı ve güvenliği sağlamak ve uluslararası sistemi tazelemek için Gazze krizinin kök sebeplerine bakmamız lazım. Problemim kök sebepleri; Filistin topraklarının İsrail tarafından yasadışı işgalidir. Eğer iki devlet temelinde anlaşma sağlanmazsa uzun süreli barış sağlanamaz. Bir diğer baskılayıcı zorluk küresel güvenlik konusudur. Rusya-Ukrayna Savaşı’nda pek çok sivil hayatını kaybetti. Rusya-Ukrayna Savaşı, bizlere şu tartışmayı getiriyor; silahlanma nasıl hızlı gidiyor ve küresel savaş tehlikesi ne kadar yakın? Bu savaş sadece Ukrayna topraklarındayken şimdi en son gelişmelerle daha riskli, öngörülemez bir noktaya varmıştır. Kutuplaşmayı arttırmakta ve bölünmeye yol açmaktadır. Riskler karşısında diplomasi ve diyaloğu sağlayabilirsek o zaman savaşa kalıcı bir ateşkesle son verilebilir ve uzun süreli bir barış anlaşması yapılabilir. Her iki tarafla da teması olan Türkiye’den biri olarak, Türkiye elinden gelen bütün gayretle barış görüşmeleri için uğraşmaktadır. Kitle imha silahlarının karşılıklı kaldırılması barış yapısı için çok önemlidir. Bu anlaşmalar, evrensel anlaşmalardır. Ortada hangi paradigma olursa olsun şunu söyleyebilirim; bu mekanizmaların kurulması lazım. Bu silahlar terör organizasyonları tarafından kullanılabilir. Bu da güvenlik ortamına zarar verebilir. Stratejik anlaşmalar, batı dışı paradigmaların uygulanması küresel güvenlik için evrensel bir yaklaşım olmalıdır. İleri bakan bir perspektifimiz var. Politikalarımızı bu anlayışla şekillendiriyoruz. Türkiye yapıcı, problem çözen, sistem oluşturucu bir aktör olarak bölgede kendini konumlandırmıştır. Bizler daha kapsayıcı ve etkin bir uluslararası sistem için çağrıda bulunmaya devam edeceğiz. Kutuplaşma yerine dayanışma temelli bir sistem istiyoruz" dedi.