Türkiye’de bir ilk olarak açılan ve dünyada benzeri bulunmayan Anne Müzesi, ziyaretçilerini çocukluğuna götürerek anne sıcaklığını hissettiriyor. Geçtiğimiz ay Yazar Şermin Yaşar tarafından Ankara’nın tarih kokan ilçesi Altındağ’ın Hamamarkası’nda açılan bu özel müze, anne olan ya da olmayan herkesin ilgisini çekiyor. Müzede ünlü ressam ve heykeltıraşlar tarafından yapılan eserlerin yanı sıra Atatürk’e ait bebek zıbını ve Zübeyde Hanım’a ait seccade bulunuyor.
İki ayrı binadan oluşan Anne Müzesi, zengin içeriğiyle dikkat çekiyor. Ana binada ressamların ve heykeltıraşların eserlerinin yanı sıra, lohusa odası, Mustafa Kemal Atatürk’ün bebeklik zıbını ve Zübeyde Hanım’a ait seccade bulunuyor. İkinci binada ise dünya genelinden toplanmış anne ve bebek koleksiyonları sergileniyor.
Müzede Bedri Rahmi Eyüpoğlu, İbrahim Balaban, Abidin Dino gibi ünlü ressamların ve Artem Martis, Yüsra Canik, Metin Yurdanur, Adnan Soydan gibi heykeltıraşların annelik temasıyla hazırladıkları eserleri sergileniyor.
Anne Müzesi Yöneticisi Esra Eser, müzenin kuruluş amacını ve hikayesini polatlıpostası.com’a yaptığı özel açıklamalar ile anlattı.
Yazar Şermin Yaşar’ın “Türk annelerinin, Anadolu kadınının sırtını sıvazlamak istedim” sözleriyle yola çıktığı bu müzede, anneliğe dair her şeyin bulunduğunu belirten Eser, “Annelik gerçekten mesaisi bitmeyecek bir meslek ve aynı zamanda bizim için çok kutsal bir imge. Müzeye gelen herkes elbette bir anne değil, anne adayı da değil fakat günün sonunda herkes bir annenin evladı” dedi.
Anne Müzesi’nin duyulara hitap eden bir müze olduğunu belirten Eser, özellikle beyaz sabun kokusu kullanıldığını vurgulayarak, “müzede yer alan eserler ve anneliği çağrıştıran imgeler en ince ayrıntısına kadar işlendi” dedi.
Müzede öksüzlere ayrılan özel bir köşenin bulunduğundan bahseden Eser, şu ifadelere yer verdi:
“Ög, eski Türkçe’de anne demektir ve öksüz ise annesiz anlamına gelir. Savaş döneminde süt yetmezliğinden dolayı vefat eden bebekler için Divan bünyesinde Süt Damlası Kurumu kurulmuş. Müzenin bu köşesinde Süt Damlası Kurumu anlatılıyor. Ayrıca, ‘öksüz saçından belli olur’ sözünden yola çıkarak bir eser bulunuyor. Bu eserde, sağ tarafta annesinin ördüğü kurdeleyle bağlanmış özenli bir saç, sol tarafta ise kendi çabasıyla bağlanmış sıradan bir lastikle tutturulmuş saç görülüyor” dedi.
Müzede iki tür anne örneği işlendiğinden bahseden Eser, şehirli anne ve köylü Anadolulu anne örneği ile insanların iki tür anne arasında hiçbir fark olmadığını görmelerini istediklerini belirtti. “Bakıldığında iki annenin de birbirinden farkı yok. Şehirli annenin de köylü annenin de gömleği, fincanı, tarağı ve aksesuarları var. Biz burada şehirli annenin daha iyi anne olduğu algısını kırmak istedik” dedi.
Müzeye gelen annelerin yanı sıra çocukların da kendilerinden bir parça bulduğunu belirten Eser, “Anne Müzesi, unuttuğumuz değerleri hatırlatmak ve farkındalıklı bir bakış açısı kazandırmak amacıyla hayata geçirildi” dedi.
Müzenin ikinci binasında yer alan dünya anneleri bölümünde, her ülkenin kültürel özelliklerine göre anne ve bebek koleksiyonları sergileniyor. Anneliğin evrensel olduğunu belirten Eser, “Dünya anneleri bölümüne bakıldığında çocuk her zaman annenin yanında, sırtında, kucağında ve boynunda görülüyor. Bu bölümde anlatmak istenilen, anneliğin evrensel olduğunu ve her kültürde, her ülkede farklı imajlarda da olsa annenin her zaman annedir” ifadelerini kullandı.
“Burada amacımız kesinlikle insanları üzmek, ağlatmak değil, sadece unuttuğumuz değerleri hatırlamak istedik” diyen Eser, son olarak ziyaretçilerin müzeden çıktıktan sonra çok fazla etkilendiklerini ve duygulandıklarını belirtti.
