Ankara’da son yıllarda vatandaşlar musluk suyunu kullanmayı azaltmış durumda. Bunun başlıca nedeni olarak, suyun kokusu ve tadının kötü olması gösteriliyor. Özellikle sosyal medyada artan şikayetlerde, suyun cildi ve saç yapısını bozduğu iddia ediliyor.

Ankaralılar, suyun klor koktuğunu, bazen de bulanık aktığını dile getiriyor. Kent genelinde birçok kişi, hazır su aldıklarını ve yemekleri bile hazır su ile yaptıklarını belirtiyor. Ankara'daki baraj sularının içilememesi hakkında Su Politikaları Derneği Başkanı Dursun Yıldız, Polatlı Postası İnternet Haber Sitesi'ne özel açıklamalarda bulundu. Yıldız, baraj sularının içilebilir olduğunu fakat yetkililerin bu konuda güvence verecek çalışmalar yapmadığını ifade etti.

ANKARA'DA BARAJ SULARI İÇİLEBİLİR Mİ?

ASKİ'nin su kalitesinin iyi olduğuna dair paylaştığı verilerin doğru olduğunu ve vatandaşların gönül rahatlığı ile su içebileceğini belirten Dursun Yıldız, "Ankara Barajlarının su kalitesi, içme ve kullanma suyu standartlarına uygundur. Bu standartlara göre de konut ve işyerlerine tedarik ediliyor. Ankara halkına sunulan içme-kullanma suyundan, gerek ASKİ gerekse Sağlık Bakanlığı tarafından 1273 noktada düzenli olarak kontrol amaçlı 4745 adet numune alınıyor. Bu numunelerin  kalite kontrollerinin ortalama analiz sonuçları da günlük olarak web sayfasında yayınlanıyor. ASKİ tüm yerel yönetim su idarelerinin yaptığı gibi şebekenin 42 noktasında ara klorlama sistemleri ile suya klor veriyor. Bu halk sağlığı için gerekli ancak damak tadına uygun düşmeyebiliyor. Bu nedenle bazı aboneler tarafından içme suyu olarak kullanılmıyor. Ankara’da su kalitesi bina depoları ve bina içi tesisata girene kadar içme ve kullanma suyu standartlarına uygun olarak temin ediliyor" ifadelerini kullandı.

Polatlıspor U17'nin zorlu lig mücadelesi devam ediyor Polatlıspor U17'nin zorlu lig mücadelesi devam ediyor

Baraj Suyu

"VATANDAŞLAR SUYUN KALİTELİ OLDUĞUNA İKNA EDİLMELİ"

Vatandaşların baraj sularının içilebilirliğine ikna edilmesi gerektiğini ve yerel yönetimlerin bu konuda daha çok çalışması gerektiğini vurgulayan Yıldız, "Çeşmelerimizden akan içme ve kullanma suyu temini, yerel yönetimlerin su idareleri tarafından, kamu hizmeti anlayışı ile veriliyor. Çeşmelerimizden akan suyun standartlara uygun bir şekilde temin edilmesi halk sağlığını doğrudan ilgilendiren bir zorunluluktur . Bu nedenle çeşme sularının taşkın, sel, deprem gibi olağandışı afet dönemleri hariç su kalitesi denetim altında olup içilebilir kalitededir. Ancak bu suyun dezenfeksiyonu için kullanılan klorun tadı tüketiciyi ambalajlı su ürünlerine yönlendirebiliyor. Burada yerel yönetimlerin abonelerini, suyun içilebilir kalitede olduğuna dair daha çok ikna etmeleri gerekiyor. Yerel Yönetimlerin bu konudaki iletişim stratejilerini gözden geçirmeleri gerektiğini düşünüyorum." dedi.

Tarımda kullanılan suyun kalitesinin önemli olduğu ve suların korunması gerektiğini savunan uzman isim, "Gıda güvenliğinin sağlanması, sağlıklı gıda üretimi için gıdanın yetiştiği ortamda  hava toprak ve su kalitesinin standartlara uygun olması gerekir. Kirlenen hava, toprak ve su kaynakları sağlıklı ,güvenilir gıda üretimini de etkiler. Gıda üretimindeki kalite noksanlığında su kalitesinden daha çok, aşırı gübre, tarım ilaçları kullanımı ve toprak kalitesindeki bozulma etkili olmaktadır. Tarımsal sulamada kullanılan suyun uygun standartta olmaması da gıda güvenliğini etkileyen unsurlar arasındadır." diyerek yeraltı su kaynaklarının korunması gerektiğini, yeraltı sularının da kirlenme tehlikesi altında olduğunu dile getirdi.

"SU ZENGİNİ BİR ÜLKE DEĞİLİZ"

Yeraltı sularının tarım için vazgeçilmez olduğunu aktaran Yıldız, bu konuda önlemler alınması gerektiğini belirterek, "Tarımsal sulama suyunun kalitesine önem verilmelidir. Ayrıca atıksu arıtma tesislerinden çıkan ve tarımsal üretimde kullanılan suların dezenfeksiyon havuzlarından geçirildikten sonra kullanılması da önemlidir. Sulamadan dönen drenaj sularının da yeterince arıtıldıktan sonra kullanılması gerekir.

Ülkemiz su zengini bir ülke değildir. İklim değişikliği etkisi altında su gerilimi yaşama riski olan bir ülkeyiz.  Bu nedenle suyumuzu korumalı ve verimli kullanmalıyız. Ancak su kaynaklarımızın miktar olarak daha verimli kullanılmasının yanısıra aşırı kirletilmemesi ve arıtılmadan doğaya bırakılmaması da en az o kadar önemlidir." ifadelerini kullandı.

Muhabir: Cansu Demir