Sincan Bebek Kütüphanesi’nde “Anne Söyleşi” kalplere dokunuyor Sincan Bebek Kütüphanesi’nde “Anne Söyleşi” kalplere dokunuyor

Yıl 1999. 17 Ağustos saat 03.02'de yüreklerimizi dağlayan ülke tarihimizde en acı olaylardan biri olarak tarihe geçen 1999 Marmara Depremi'nin acısı, üzerinden 25 yıl geçmesine rağmen halâ çok taze. Deprem ülkesi olduğumuz ise yadsınamaz bir gerçek. 6 Şubat Kahramanmaraş merkezli 11 ile etkileyen depremle bu acı gerçekle yeniden yüzleştik. 

17 Ağustos Marmara Depremi, Ankara'dan İstanbul'a çok geniş bir alanda hissedildi. Yaklaşık 16.000.000 insan ise depremden değişik düzeyde etkilenerek unutulmaz acıları hafızalarına kazıdı. 

7,4 büyüklüğündeki deprem sonucunda resmî raporlara göre 17.480 ölüm, 23.781 yaralanma olurken 505 kişinin de sakat kaldığı kaydedildi.Toplam 285.211 ev ve 42.902 iş yeri hasar gördü. 2010 yılında yayımlanan Meclis araştırması raporuna göre ise 18.373 kişi öldü. 48 bin 901 kişi ise yaralandı. 

Uzmanların sıklıkla dile getirdiği Büyük Marmara Depremi ise beklenilen bir deprem. Her an depremle yüzleşme ihitmalimz olduğu düşünülürse gerekli önlemlerin alınması kaçınılmaz. Başkette ise durum hiç iç açıcı değil. Uzmanlara göre %70'i üçüncü ve dördüncü derece deprem bölgesi olarak bilinen ve çoğu yaşam yerlerine göre nispeten çok daha güvenilir olduğu düşünülen Ankara'da, acı gerçeklerle yüzleşmekte fayda var. 

ANKARA KÖTÜ ZEMİN ÜZERİNE KURULU 

Uzmanlar tarafından aktarılan bilgilere göre Ankara'nın büyük kesiminin elverişsiz, kötü zemin üzerine oturtulduğu kabul edilen bir gerçek. Alüvyon zeminler denilen; yumuşak, gevşek ve yeraltı suyu içeren ıslak zeminlerin Ankara'da bir hayli fazla olduğu ifade edilmekte. Ankara'da hızlı büyüyen binalaşma ise bu riski oldukça yüksek seviyeye çıkartmakta. Kötü zeminler üzerine kurulu olan binalar, depremin riskini 2 katına çıkabileceği çoğu kez uzmanlar tarafından ifade edilmekte. 

Başkent Ankara'da 1980'ler sonrası yani kooperatifleşmenin ardından yapılar, depreme karşı son derece kalitesiz ve güvenlik standartlarından yoksun. Uzmanlar, Ankara'nın büyük bir kısmının deprem tehlikesini göz ardı ederek inşa edildiğini belirtiyor.

"Deprem tehlikesi yok" şeklindeki değerlendirmelerin, gerçeği yansıtmadığı birçok kez vurgulunan Ankara'da riskin her daim olabileceği ifade ediliyor. 

Ankaralıların yüksek deprem riski altında yaşadığı vurgulanarak özellikle Kızılay-Sıhhiye civarı gibi bataklık alanlarda, yüksek binaların varlığı büyük risk taşıyor.

Yapılan çalışmalar sonucunda elde elde istatistik verilerde Ankara'nın özellikle tam göbeği diye tabir edilebilecek 'KIZILAY-SIHHIYE-MALTEPE-SIHHIYE-BATIKENT-DEMETEVLER' ciddi risk barındıran ilçeler arasında. 

Özellikle Demetevler bölgesinde alüvyon zemin üzerine kurulan ve oldukça eski ve sık yapılaşma bu tehlikeyi bilhassa kanıtlar nitelikte. 

Beypazarı, Kızılcahamam, Çamlıdere, Ayaş ise 1 Şubat 1944 tarihli 7.2 şiddetindeki Bolu-Gerede depreminde bu şiddeti hisseden ilçeler arasında. 

Deprem ülkesi olduğumuzu hiçbir zaman hafızalarımızdan çıkarmayarak gerekli tüm önlemleri almalıyız. Unutmayalım ki 'deprem değil bina öldürür'

Ankara Deprem Haritası

Muhabir: TUĞBA AKKESEN